حِزْبُ ضَرْبِ الطَّمْسِ لِسَيِّدِنَا أَبِى الْحَسَنِ الشَّاذِلِيِّ (قُدِّسَ سِرُّهُ)1
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ السَّمِيعُ الْقَرِيبُ الْمُجِيبُ، تُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَاكَ وَتَكْشِفُ السُّوءَ وَتَخْتَارُ مَنْ تَشَاءُ فِى الْأَرْضِ خَلِيفَةً ❁
﴿اِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاءِ ❁ رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلَاةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ ❁ رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ﴾
﴿وَلَا تَجْعَلْنِي بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا﴾
﴿طٰهٰ﴾، ﴿يٰسۤ﴾، ﴿قۤ﴾، ﴿نۤ﴾، ﴿صۤ﴾، ﴿طٰسۤ﴾، ﴿حٰمۤ﴾، ﴿كۤهٰيٰعۤصۤ﴾
﴿مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ ❁ بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَا يَبْغِيَانِ﴾
﴿الۤمۤ ❁ ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْـبَۚ ۛ فِيـهِۚ ۛ هُـدًى لِلْمُتَّـقِينَ ﴾
اَقْسَمْتُ عَلَيْكَ بِحَاءِ الرَّحْمَةِ وَمِيمِ الْمُلْكِ وَدَالِ الدَّوَامِ ❁
﴿ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانًاۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْأَهُ۫ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا ﴾
اَحُونٌ ❁ قَافٌ ❁ اَدُمَّ ❁ حُمَّ ❁ هَآءٌ ❁ أَمِينٌ ❁
اَللّٰهُمَّ أَنْتَ اللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا أَنْتَ لَا تَأْخُذُكَ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَكَ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْأَرْضِ اَنَا عَبْدُكَ مِمَّا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْأَرْضِ وَلَا يَشْفَعُ عِنْدَكَ أَحَدٌ اِلَّا بِاِذْنِكَ فَاشْفَعْنِي وَلَا تَرُدَّنِي لِغَيْرِكَ وَسِعَ كُرْسِيُّكَ السَّمٰوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَا يَؤُدُكَ حِفْظُهُمَا ❁ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ﴾ فَاحْفَظْنِي مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِيى وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي وَمِنْ فَوْقِي وَمِنْ تَحْتِي وَمِنْ ظَاهِرِي وَمِنْ بَاطِنِي وَمِنْ بَعْضِي وَمِنْ كُلِّي ❁ وَنَوِّرْ قَلْبِي بِنُورِ عِلْمِكَ وَعَظَمَتِكَ وَعِزَّتِكَ، اِنَّكَ أَنْتَ اللّٰهُ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ ❁
هٰآءٌ ❁ سِينٌ ❁ مِيمٌ ❁ زَاىٌ ❁ قَافٌ ❁ لَامٌ ❁ مِيمٌ ❁
﴿يٰسٓۜ ❁ وَالْقُرْاٰنِ الْحَك۪يمِۙ﴾
﴿نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ﴾
﴿قٓ۠ وَالْقُرْاٰنِ الْمَج۪يدِۚ ﴾
﴿صٓ وَالْقُرْاٰنِ ذِي الذِّكْرِۜ ❁ بَلِ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ف۪ي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ﴾
مَا نُورُكَ بِبَعِيدٍ ❁ وَاِنَّ رَحْمَتَكَ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ ❁ بِمَجْمُوعِهَا وَحَقَايِقِهَا وَأَسْرَارِهَا وَمَا بَطَنَ مِنْ أَمْرِكَ فِيهَا عِزًّا لَا ذُلَّ مَعَهُ، وَغِنًى لَا فَقْرَ مَعَهُ ❁ وَاُنْسًا لَا كَدَرَ فِيهِ، وَأَمْنًا لَا خَوْفَ فِيهِ، وَأَسْعِدْنَا بِاِجَابَةِ التَّوْحِيدِ فِى اِطَاعَتِكَ حَيْثُ مَا كُنَّا يَوْمَ الْمِيثَاقِ الْأَوَّلِ فِى قَبْضَتِكَ ❁ وَاطْمِسْ عَلَى وُجُوهِ أَعْدَائِنَا وَامْسَخْهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ المُضِيَّ وَلَا الْمَجِىءَ اِلَيْنَا.
﴿وَلَوْ نَشَآءُ لَطَمَسْنَا عَلَى اَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَاَنَّى يُبْصِرُونَ ❁ وَلَوْ نَشَآءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ﴾
﴿طٰـهٰ﴾ ❁ ﴿يٰـسۤ﴾
شَاهَتِ الْوُجُوهُ. ﴿٣﴾
﴿وَعَنَتِ الْوُجُوهُ لِلْحَيِّ الْقَيُّومِ﴾
اَللّٰهُمَّ مَنْ اَشْغَلَ عَلَيْنَا فَاجْعَلْهُمْ فِى شُغُلٍ هَائِلٍ عَلَيْهِمْ يَشْغُلُهُمْ عَنَّا وَاجْعَلْهُمْ فِى بَلَاءٍ يُصِيبُهُمْ وَيُحْوِجُهُمْ اِلَيْنَا ❁
اَللّٰهُمَّ يَا مُجِيرَ الْخَائِفِينَ، اَجِرْنِي مِنْ تَسَلُّطِ الظَّالِمِينَ، يَا حَامِلَ الْعَرْشِ ❁ يَا شَدِيدَ الْبَطْشِ ❁ يَا حَابِسَ الْوَحْشِ ❁ اِحْبِسْ عَنِّي مَنْ يَظْلِمُنِي ❁ وَيَا غَالِبًا غَيْرَ مَغْلُوبٍ اِجْعَلْنِي غَالِبًا عَلَى مَنْ يَغْلِبُنِي ❁
﴿وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَز۪يزًاۚ ﴾
﴿وَقَدْ خَابَ مَنْ حَمَلَ ظُلْمًا﴾ ﴿صُمٌّ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَ﴾
وَلَا يَسْمَعُونَ وَلَا يُبْصِرُونَ ❁ وَلَا يَتَكَلَّمُونَ وَلَا يَتَحَرَّكُونَ وَلَا يَخْتَارُونَ ❁ وَلَا يَنْظُرُونَ وَلَا يَنْطِقُونَ وَلَا يَتَفَكَّرُونَ وَلَا يَتَدَبَّرُونَ وَلَا يَتَجَاوَزُونَ ❁
﴿وَجَعَلْنَا مِنْ بَيْنِ اَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَاَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ﴾ ﴿وَلَوْ نَشَاءُ لَمَسَخْنَا هُمْ عَلَى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ﴾
﴿فَسَيَكْف۪يكَهُمُ اللّٰهُۚ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۜ ﴾
بِفَضْلِ ﴿بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ﴾ ❁ اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى نَبِيِّكَ الْجَامِعِ الدَّالِّ عَلَيْكَ مُحَمَّدٍ الْمُصْطَفَى خَيْرِ الْبَرِيَّةِ عَلَيْهِ أَفْضَلُ الصَّلَاةِ وَالسَّلَامِ ❁ وَ﴿حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ﴾ ❁ وَلَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيُّ الْعَظِيمِ ❁
بِسْمِ اللّٰهِ سَمَوْتُ وَبِ﴿كٓهٰيٰعٓصٓۜ ﴾، كُفِيتُ ❁ وَبِ﴿حٰمٓ ❁ عٓسٓقٓ۠ ﴾ حُمِيتُ ❁
﴿لَوْ يَعْلَمُ الَّذِينَ كَفَرُوا حِينَ لَا يَكُفُّونَ عَنْ وُجُوهِهِمُ النَّارَ وَلَا عَنْ ظُهُورِهِمْ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ ❁ بَلْ تَاْتِيهِمْ بَغْتَةً فَتَبْهَتُهُمْ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ رَدَّهَا وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ﴾
صَابِيُونَ صَابِيُونَ صَابِيُونَ طَابِيُونَ طَابِيُونَ قَيْعُودْ قَيْعُودْ هُوَ الدَّائِمُ تَادٍ سَادٍ ❁
يَا سَلَامُ سَلِّمْنِي اَنَا وَمَنْ مَعِي ❁
اِحْتَرَسْتُ بِحِرْزِ اللّٰهِ مِنْ قَرَارِ أَرْضِ اللّٰهِ اِلَى مُنْتَهَى عَرْشِ اللهِ ❁ ﴿اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ﴾ ❁ ﴿لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللهِ﴾
اِحْفَظْنِي اَنَا وَمَنْ مَعِي يَا حَفِيظُ ❁
اَللّٰهُمَّ بِخَفِيِّ لُطْفِكَ وَبِلَطِيفِ صُنْعِكَ وَبِجَمِيلِ سَتْرِكَ وَاَدْخِلْنَا تَحْتَ كَنَفِكَ وَتَشَفَّعْنَا بِنَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ، صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ❁ اِكْفِنَا كُلَّ ذِي شَرٍّ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ بِفَضْلِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ2 ❁
İmam Şâzilî Hazretlerinin Hizb-ü Darbi’t-Tams Duası3
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
Allahım! Senden başka bir ilah yoktur. Her şeyi işiten, her şeye en yakın olan ve bütün nidalara icabet eden Sensin. Dua edenlerin yakarışlarına da cevap verirsin. Kötülükleri uzaklaştırır ve dilediğini yeryüzünde halifelik payesiyle şereflendirirsin. “Şüphesiz ki Rabbim duayı kabul buyurur. Ya Rabbî! Beni de, neslimi de namazı hakkıyla eda eden kullarından eyle. Duamı lütfen kabul buyur ya Rabbî! Ey Rabbimiz! Beni, annemi, babamı ve bütün müminleri kıyamet günü affeyle.” Allahım! Sana yalvardığım hususlarda beni mahrum bırakma. “Tâ Hâ” “Yâ Sîn” “Kâf” “Nûn” “Sâd” “Tâ Sîn” “Hâ Mîm” “Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd” “O iki denizi salıverir, birbirlerine kavuşurlar. Fakat aralarında bir engel bulunduğundan, birbirinin sınırını aşmazlar.” “Ya Rabbi! Adaletle hükmünü ver! Rabbimiz Rahman’dır, sizin bunca isnat ve iftiralarınıza karşı yegâne müsteandır.” “Elif Lâm Mîm. İşte Kitap! Şüphe yoktur onda. Rehberdir müttakîlere.” Allahım! Rahmet’in “hâ”sı, mülk’ün “mîm”i ve devam’ın “dal”ı ile Sana yemin ediyorum. “Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’ın resûlüdür. O’nun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrat’taki sıfatları olup İncil’deki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.”
Allahım! Yegâne ilah Sensin; Senden başka ilah yoktur. Ne bir uyuklama ne de uyku, Senin için asla söz konusu olamaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Senindir. Senin göklerde ve yerdeki kullarından biri de benim. İznin olmadan hiç kimse Senin huzurunda şefaat edemez. Bu kuluna Sen şefaat et ve başkalarına muhtaç bırakma Allahım! Senin kürsün gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek Sana ağır gelmez. “O öyle ulu, öyle büyüktür.” Allahım! Önümden, arkamdan, sağımdan, solumdan, üstümden, altımdan, zâhirimden, bâtınımdan, bazı uzuv ve latifelerimden yahut hepsinden gelebilecek sıkıntı ve tehlikelerden beni muhafaza et. Kalbimi ilim, azamet ve izzetinin nuruyla tenvîr buyur. Hiç şüphesiz azamet tahtının ululardan ulu Sultanı Sensin. “Yâ Sîn. Hikmetli Kur’ân’a andolsun.” “Nûn. Kalem ve ehl-i kalemin satırlara dizdikleri ve dizecekleri şeyler hakkı için.” “Kâf. Şanlı şerefli Kur’ân hakkı için.” “Sâd. Bu şanlı şerefli Kur’ân hakkı için. Kâfirler bu Kur’ân’ı onda şüpheye yer verecek bir taraf olduğundan değil, ama asıl kendileri Allah’a karşı kibir ve muhalefet taşıdıkları için inkâr ediyorlar.”
Senin nurun uzak değildir Allahım! Merhametin de ihsan sahiplerine pek yakındır. O merhametinin tamamına, hakikatine, esrarına ve içindeki gizli hazinelere sığınıyor ve Senden zilletsiz izzet, fakirliği olmayan zenginlik, kedersiz üns ve ünsiyet, korkusuz emniyet diliyoruz. Mîsak-ı evvelde Senin kabza-ı tasarrufunda nasıl idiysek, kulluğumuzda da bizi öyle tevhide ulaştır.
Rabbim! Bize düşmanlık besleyenleri bertaraf et. Onları yerlerinden ayrılamaz hâle getir, getir ki yerlerinden kımıldayamasınlar ve gelip bize ulaşamasınlar. “Eğer dileseydik gözlerini dümdüz, silme kör ederdik. O zaman yola dökülüp dururlardı. Fakat o takdirde nasıl görebilirlerdi? Eğer dileseydik oldukları yerde, hemen baş üstü, mahiyetlerini değiştirir, çirkin mi çirkin, tersyüz ederdik. Artık ne ileriye devam edebilir, ne de geriye dönüş yapabilirlerdi” “Tâ Hâ” “Yâ Sîn” Yüzleri berbat olsun, yerlerde sürünsün. Yüzleri berbat olsun, yerlerde sürünsün. Yüzleri berbat olsun, yerlerde sürünsün. “Bütün yüzler, hayatın ve hâkimiyetin tam mânasıyla sahibi olan Hayy u Kayyum’a baş eğmiştir.” Allahım! Hakkımızda kötülük planlayanlara öyle büyük meşgaleler ver ki, bizimle uğraşamaz hâle gelsinler. Öyle bela ve musibetlere uğrat ki onları, gelip bizden medet istesinler.
Ey korku içinde yaşayan kulların sığınağı, zalimlerin tasallutundan beni koru. Arşı ayakta tutan, darbesi müthiş olan, vahşileri hapseden Allahım! Bu kuluna zulmetmek isteyenleri hapset. Ey her zaman gâlip olan Rabbim! Galebe etmek isteyenlere karşı beni de gâlip eyle. “Allah, o kâfirleri, elleri boş olarak, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Müminlerin savaşmasına hacetbırakmadı. Herkes anladı ki, Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.” “Zulüm yüklenerek gelen, gerçekten perişan olmuştur.”“Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bundan ötürü akıllarını kullanıp gerçeği anlayamazlar.” (O düşmanlık besleyenler) duyamaz, göremez, konuşamaz, hareket edemez, karar veremez, bakamaz, konuşamaz, tefekkür ve tedebbürde bulunamaz ve hadlerini aşamazlar (aşamasınlar). ”Hem önlerinden hem arkalarından bir set yaparak, öylesine çepeçevre sardık ki, artık hiç göremez onlar.” “Eğer dileseydik oldukları yerde, hemen başüstü, mahiyetlerini değiştirir, çirkin mi çirkin, tersyüz ederdik.Artık ne ileriye devam edebilir, ne de geriye dönüş yapabilirlerdi.”“Onların hakkından gelmek için Allah sana yeter. O, hakkıyla işitir ve bilir.”
“Bismillahirrahmanirrahîm” hakkı için (dualarımıza icabet buyur Allahım!) Allahım! Câmiiyyetin biricik sembolü, Hak ve hakikatin bülendâvaz dellalı, varlık âleminin en hayırlısı Hazreti Muhammed Mustafa’ya salât ü selâmların en faziletlisi ile salât ve selâm eyle. “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir! (7 defa)” Allah’ın ismiyle yüceldim, “Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd” hürmetine Hakk’ın kifayetiyle serfiraz oldum;“Hâ Mîm. Ayn Sîn Kâf” hürmetine mazhar-ı himaye kılındım.“Dini olduğu gibi, bu azabı da böyle inkâr edenler, onun tepelerine ineceğini, o ateşin yüzlerini ve sırtlarını yalamasını önleyemeyeceklerini, kendilerine yardım edecek hiç kimsenin bulunmayacağını bir bilselerdi! Onların beklentilerinin hilafına, o ateş öyle apansız gelecek ki, kendileri birden donakalacaklar. Artık ne onu geri çevirecek güçleri olacak, ne de kendilerine süre verilecek! (3 defa)”
Ey herkes için selâmet kaynağı ve güzellerden güzel isimlerinden biri de Selâm olan Rabbim! Beni ve benimle beraber olanları da selâmette eyle! Zaten bende arzın dibinden arşın müntehasına kadar, yegâne Rabbimin sıyanetine sığınırım. “Hiç şüphe yok ki o zikri, Kur’ân’ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biziz.” “O insanın önünde veardında devamlı surette nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar, Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar.” Ey Hafîz ismiyle kullarını koruyup kollayan Rabbim, beni ve beraberimdekileri de koruyup kolla.
Allahım! Gizli lütufların, ince icraatların ve eşsiz hıfz u sıyanetine sığınıyoruz. Bizleri de korumana al. Nebiy-yi Ekrem’in Hazreti Muhammed’i (aleyhissalâtü vesselâm) bize şefaatçi eyle. Efendimiz’e, tertemiz ehline, güzellerden güzel ashâbına salât ve selâm eyle, ey şefkatine hudut olmayan merhametliler merhametlisi Rabbim! Bizi de fazlınla dünyada şerlilerin şerrinden, âhirette de Cehennem azabından koru.4
1 333-336 مجموعة الأحزاب، 1/51-55؛ القلوب الضارعة،
2 هذا الحزب يقرأ صباحا ومساء لدفع العدو وكل ذى شر وعقد لسان كل خصم واذا قرئ في زمن الطاعون وقصد دفع ذلك عن نفسه وعن من يقصد حفظه فإن الله يدفع عنه وعن من قصد حفظه شر ذلك.
3 Yakaran Gönüller, sh. 470-474
4 Bu hizb, düşmanlık besleyenleri, kötülük düşünenleri defetmek ve onları susturmak için sabah ve akşam okunur. Salgın hastalık zamanında kişi bu duayı okursa, Cenab-ı Allah, hastalığı ondan ve duasında korunmalarını istediği kimselerden uzak tutar.