İnsan evrâd ü ezkâr, dua ve yakarış gibi dünya ve ahiret hayatı adına çok önemli olan manevî savunma sistemleriyle ciddi bir müdafaa tavrı ortaya koymaz, tazarru ve istiâzelerle Rabbine gece gündüz iltica etmezse, her an fırsat kollayan şeytanlar ve habîs ruhlar, oluşan boşlukları değerlendirerek –hafizanallah- o insana musallat olabilirler. İşte bu gerçeğin farkında olan ve vicdanlarında duyan mü’min kullar, günlük hayatlarında elden geldiğince bir boşluğa yer vermeden her çeşidiyle kullukla; emredilen hususları yerine getirip Hak nezdinde hoş görülmeyenlerden uzak durmakla; özellikle de Kur’an-ı Kerîm tilaveti, (gecelerde) dua ve niyaz ile ve ihtiyacı olanlara tasaddukta bulunma gibi –min vechin- birer müdafaa vesilesi sayılan tedbirlerle, insî ve cinnî şeytanların saldırılarına karşı kendilerini ilahî sıyanet seralarına almış olurlar.
Aslında farklı formlarıyla her biri birer imtihan olan bela, musibet, sıkıntı ve hastalıklara da bu perspektiften bakmak mümkündür. Evet, bir mü’minin onlara karşı kullanabileceği en önemli müdafaa yolu da her şeyin dizgini kudret elinde olan Cenab-ı Allah’a itaat etmek, mümkün olduğunca O’na olan teveccühünü kesintisiz sürdürmek ve sabah akşam yalvarış ve yakarışlarla dergâh-ı ilahîye sığınmaktır. Bela ve musibet daha gelmeden evrâd ü ezkâr ve dualarla, niyaz ve tazarrularla Hazreti Müsebbibü’l-Esbâba yönelmek ve o dualarla musibeti karşılayıp –biiznillah, biinayetillah, bisıyanetillah- onları geri çevirmek Hakk’ın, sevip hoşnut olduğu kullarına bir ihsanıdır. Gelmiş olan belayı lütfuyla savması için Hak Teâlâ’ya içten yönelmek ve âh u enînlerle, nedamet hisleri ve gözyaşlarıyla O’na iç döküp arz-ı halde bulunmak da bir mü’min için aynı şekilde bir başka bahtiyarlıktır.
Ayrıca, şeytanlar ve habis ruhlarla, özellikle (salgın) hastalıklar türünden olan musibetler arasındaki irtibat ve alâka düşünüldüğünde, hayatı kulluk dairesinde ve Allah’a (celle celâlühû) sığınma yörüngesinde sürdürmenin önemi daha da net olarak anlaşılmış olacaktır.
Bu sonuç kısmında, kitabımızı kıymetlendiren dualara ilave olarak Peygamber Efendimiz’in (aleyhi elfü elfi salâtin ve selam) ve bazı Allah dostlarının konumuzla ilgili tavsiyelerine yer vermek istiyoruz. Öncelikle Habîb-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz’in bazı hadis-i şeriflerini zikredebiliriz:
“Bir evde Bakara sûre-i celîlesi okunduğunda, şeytan tahammül edemeyerek oradan dışarı kaçar.” (Sahîh-i Müslim) “Bakara sûresinde bir ayet vardır ki o, Kur’an ayetlerinin efendisidir. Bir evde okunduğunda da şeytan hemen oradan uzaklaşır. O ayet-i kerîme, Âyetü’l-Kürsî’dir.” (Sünen-i Tirmizî)
“Her kim, ’Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve Hüve alâ külli şey’in Kadîr/Allah’tan başka bir ilah yoktur. O tektir. O’nun ortağı bulunmaz. Mülk ve hamd bütünüyle O’na aittir ve O her şeye Kadîr’dir’ duasını bir günde yüz kere söylerse, bu, o gün akşama kadar onun için şeytana karşı bir sıyanet serası olur.” (Sahîh-i Buharî) “Her kim, sabah namazından sonra diz çökmüş olarak ve bir şey konuşmadan on defa ’Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh; lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve Hüve alâ külli şey’in Kadîr/Allah’tan başka bir ilah yoktur. O tektir. O’nun ortağı bulunmaz. Mülk ve hamd bütünüyle O’na aittir. Hayatı da ölümü de yaratan O’dur ve O her şeye Kadîr’dir’ derse o günün tamamında kötülüklerden emin ve emniyette olur, şeytandan korunur” (Sahîh-i Buharî) “Her kim bir yerde konakladığında, ‘Eûzü bikelimâtillahi’t-tâmmâti min şerr-i mâ haleka/Yarattıklarının şerrinden Cenab-ı Allah’ın tastamam kelimelerine (isimlerine) sığınırım’ diye dua ederse, oradan ayrılıncaya kadar hiçbir şey ona zarar veremez.” (Sahîh-i Müslim)
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashab-ı kirâmdan Abdullah b. Ebî Hadred el-Eslemî (radıyallahü anh)a hitaben, “Kul Hüvallahü ehad, Kul eûzü bi-Rabbi’l-Felâk ve Kul eûzü bi-Rabbi’n-nâs sûreleriyle Allah’a çokça sığın. Unutma ki, kulu için Rabbine sığınmada bunların bir benzeri yoktur.” buyurmuştur. (Sünen-i Nesâî) Yine, Sahabe-i kiram efendilerimizin önde gelenlerinden Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahu anh)’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) göz değmesinden ve cinlerin şerlerinden dolayı Allah’a sığınır ve dualar okurdu. Muavvizetân sûreleri diye isimlendirilen Nâs ve Felak sûreleri nazil olunca diğer okuduğu şeyleri bıraktı ve bu iki sûreyi okumaya başladı.” (Sünen-i Tirmizî)
İkinci olarak, Allah dostlarının konuyla ilgili bazı beyanlarına bakabiliriz. Mesela onların büyüklerinden, büyüklerinin de büyüklerinden biri olan İmam Şafii hazretlerinin, “Salgın hastalığı (taun) tedavi edecek en güzel şey Cenab-ı Allah’ı tesbihtir.” dediği rivayet edilmiştir ki, bunun anlamı zikir ve tesbihin bela ve azabı def’ etmesidir. (Hilyetü’l-Evliya) Nitekim, Kur’an-ı Kerîm’de Hazreti Yunus (aleyhisselam) için, “Şayet Allah’ı çok tesbih eden kimselerden olmasaydı, tâ mahşere kadar onun (balığın) karnında kalırdı.” (Sâffât sûresi, 37/143-144) buyurulmuştur.
İmam Şafii hazretleri gibi ârif-i billah olan başka Allah dostları da salgın hastalığa karşı dikkatlerimizi Yüce Allah’ı tesbihte bulunmaya çekmişler ve “Kim, salgın hastalık zamanında Hazreti Yunus (aleyhisselam)’ın ‘Lâ ilâhe illâ Ente, Sübhaneke, innî küntü mine’z-zâlimîn/Ya Rabbî! Sensin İlah, Senden başka yoktur ilah! Sübhansın, bütün noksanlardan münezzehsin, yücesin! Doğrusu kendime zulmettim, yazık ettim. Affını bekliyorum Rabbim!’ şeklindeki duasını –ki o bir rivayette ism-i a’zamdır- yüz otuz altı (136) defa tekrar ederse, Allah o kulunu veba ve tâundan muhafaza eder” demişlerdir.
Marifetullah ile serfiraz kılınmış olan evliyaullah, salgın hastalığa karşı Cenab-ı Allah’ın birbirinden güzel isimlerinden bazılarının tekrar ve terdâd edilmesi tavsiyesinde de bulunmuşlardır. Ezcümle, şunları söylemişlerdir: “Kim Allah Teâlâ’nın ‘el-Mü’min’ ism-i şerifini her gün yüz otuz altı (136) kez tekrar ederse tâunun (salgın) şerrinden emin olur.” “Her kim veba (salgın hastalık) günlerinde Cenab-ı Hakk’ın ‘el-Hakîm’ ism-i şerifini her gün seksen sekiz (88) defa söylerse veba illetinden emniyette olur.” “Kim, Allah’ın (celle celâlühû) ‘el-Hafîz’ ism-i mübarekini her gün sekiz yüz doksan (890) kere okursa veba ve tâûndan mahfûz (korunmuş) olur.” “Her kim salgın hastalık vaktinden her gün üç yüz on iki (312) defa Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’nin ‘er-Rakîb’ ismini terdâd ederse, Allah o kulunu tâun illetinden sıyanet buyurur.” “Kim salgın hastalık zamanında, ‘Allahümme ya Latîf, es’elüke’l-lutfe fîmâ cerat bihi’l-mekâdîr/ Kaderin hükmünü icra ettiği şeylerde Sen bana lütfunla muamelede bulun ey Latîf ism-i kerîmiyle müsemma olan Allahım!’ duasını otuz altı (36) kez tekrar ederek okursa, Hazreti Allah onu tâunun zararlarından emin kılar.” (Mâ Yef’alühü’l-Etıbbâ ve’d-Dâûn bi-Def’i-Şerri’t-Tâûn)
Cenab-ı Allah, hem fertler, hem cemaat ve toplumlar, hem de topyekün inananlar olarak hâl-i hazırda başımızda bulunan bu büyük salgın belasına karşı rızasına uygun bir dua ve niyaz tavrına bürünmeye biz kullarını muvaffak kılsın.. yakarışlarımızı kabul buyurup üzerimizdeki bu büyük musibeti lütfuyla def’ü ref’ eylesin.. bizi ve nesillerimizi böyle ağır imtihanlarla tekrar karşılaşmaktan muhafaza buyursun.
Âmin, elfü elfi âmin, biaded-i zerrâti’l-kâinâti ve mürekkebâtihâ âmin..